“4 aydır kapalıyız, vakalar artmaya devam ediyor”

KTSO (Keşan Ticaret ve Sanayi Odası) yöneticileri tarafından düzenlenen toplantıda; pandemi sürecinde kapalı olan restoran, lokanta, kafe işletmelerinin sorun, talep ve çözüm önerileri hakkında değerlendirmelerde bulunuldu. KTSO Toplantı Salonu’nda düzenlenen toplantıya; KTSO Yönetim Kurulu Başkanı İsmail Şapçı, Yönetim Kurulu Başkan Yardımcıları Kadir Mutaf ve Murat Arıkan, Yönetim Kurulu Üyesi Mustafa İşçimen ve Genel Sekreter Erdem Başak katıldı. Toplantıda ilk olarak söz alan Şapçı, 18 Mart Şehitleri Anma Günü ve Çanakkale Deniz Zaferi’nin 106. yılını gururla kutladıklarını belirterek, “Başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve tüm şehitleri saygı ve minnetle anıyoruz.” dedi.

“4 aydır kapalıyız, vakalar artmaya devam ediyor”

4 aydır kapalıyız, vakalar artmaya devam ediyor
Edirne’nin kırmızı renkte olmasının sadece restoran, kafe işletmeleri değil; tedarik zinciri içerisinde olan manav, kasap, akaryakıt ve benzeri sektörleri de olumsuz etkilediğini belirten Şapçı, şunları söyledi: “1 Mart tarihi itibariyle, ülkemizde kademeli normalleşme süreci başladı. Bu kapsamda 100 bin nüfusa düşen vaka sayısı başta olmak üzere illerimiz renklerle sınıflandırıldı. Edirne olarak, çok yüksek yani kırmızı iller arasında olmamız nedeniyle kontrollü normalleşme tam olarak gerçekleşmedi. İlimizin kırmızı renkte olması sadece restoran, kafe işletmeleri değil, tedarik zinciri içerisinde olan manav, kasap, akaryakıt ve benzeri sektörleri de olumsuz etkiledi. Restoran, lokanta, kafeler, bölgesel ekonomimizin doğrudan yüzde 5’ini oluştururken, bu etki tedarik zinciri de ele aldığında yüzde 45’lere kadar ulaşmaktadır. Sektör sahipleri, işletmeciler, çalışanları ve bunların aileleri düşündüğünde bölgemizde 20 binin üzerinde bir kitleyi bu kısıtlamalar ilgilendiriyor.
Son 4 aydan beri kapalı olan işletmelerimizde SSK, Bağkur ve vergi ödemeleri devam ediyor. Alınan kredilerin geri ödenememesi durumu var. Devlet desteklerinden kısmi yararlanma veya hiçbir şekilde yararlanamama problemlerin de başında. Faturalar; doğalgaz, telefon, elektrik, internet, su gibi giderler devam ediyor ve ödenmesi isteniyor. Bildiğiniz üzere kapalı işletmelerde genelde kira giderleri devam ediyor. Bazı işletmelerimizde paket servisi yapma imkânı verildi. Fakat, paket servisle çalışanlarına yetme durumu pek olası değil. Özellikle bulunduğumuz bölgede paket servis, eve hizmet etme sayısı çok yüksek değil. Bunu özellikle dile getiriyoruz. Daha önce gerçekleştirdiğimiz kapsamlı istişare toplantımızda da odamız üyeleri bizlere dilekçelerle başvurdular, bunları da ilgili makamlara iletmemizi istediler.
Dilekçe örneğinde; “Normalleşme süreci kapsamında kontrollü olarak müşteri kabulüne başlamak istiyoruz. HES kodu sorgulaması yaparak yüzde 50 veya uygun görülmesi durumunda yüzde 30 doluluk oranına riayet ederek gerekli tüm maske, mesafe, hijyen gibi temel tedbirler çerçevesinde iş yerlerimize müşteri kabulüne izin verilmesini talep ediyoruz” deniliyor. Bu tarz dilekçelerden tarafımıza fazla sayıda verildi. Biz de bunları bakanlıklarımıza ve TOBB’a ileteceğiz. Biz de Keşan Ticaret ve Sanayi Odası olarak diyoruz ki; 4 aydan beri kapalıyız. Vakalar azalmıyor ve artmaya da devam ediyor. Bu işletmelerimizde ekonomik problemler artarak devam ediyor. Bu durumda ne yapabiliriz? Maske, mesafe, hijyen kurallarına bağlı kalmak kaydıyla, kırmızı olan yerlerin tekrar açılmasını, gözden geçirilmesini talep etmekteyiz. İşletmelerin girişlerinde gerekli bilgilendirme tabelaları zaten var. Bunlara da gelen kişiler, özellikle de işletme sahipleri uyuyor ve uymayanları uyarıyorlar. Vakalara baktığımızda, işletmelerimiz ve üyelerimizden değil, farklı nedenlerle kaynaklanan vakalar oluyor. HES koduyla her yere gidiyoruz. Restoranlara, kafelere lokantalara giremiyoruz. Girişlerde ateş ölçümü, yüzde 25 veya yüzde 50 doluluk oranı ile faaliyete açılması, gerekirse restoran başı, lokanta başı denetimlerle açılma talebimiz var.
Şapçı‘nın konuşmalarının ardından Mustafa İşçimen söz aldı.
“Restoranlar kontrollü şekilde açılsın”

Sektör temsilcileri olarak önümüzdeki günleri çok parlak göremediklerini belirten İşçimen, konuşmasında şu ifadelere yer verdi: “Sektördeki diğer arkadaşlardan bize gelen tepkileri size aktarmak istiyorum. Diyorlar ki; “AVM’ler açık, zincir marketler açık. Bunun bir tek sebebi biz lokanta restoran ve kafeler miyiz ?”
Büyüklerimizden şunu istiyoruz. En azından biz restoranlar kontrollü şekilde örneğin yüzde 25 kapasite ile açılsın. Açık alan ve kapalı alanlar görülsün. Örneğin 4 dönüm bahçem var, orada beni yüzde 25 ile sınırlandırma, bahçeme göre sınırlandır. Kırmızı bölgedeysek yüzde 25’e razıyız. En azından o şekilde açılalım. Turuncu renge döndüğümüz zaman yüzde 50 olsun. Açalım, kurallara uymazsak cezaya da razıyız. Bizim isteğimiz en azından şunu diyebilirlerdi özellikle restoran, kafe ve hizmet sektörü bu dönem içerisinde kapattınız, tam kapatın sizden SGK, Bağkur ve vergilerimizden belli muafiyetler sağlıyoruz. Bakın para istemiyor bu sektör, tabiî ki isteyen oluyor artık. Hani o hale gelindi, ikinci krediler oldu. Onlar ödemedi ama en azından belli şeyler biraz daha iyi olabilir diye düşünüyoruz ki bunları söylerken hem kendi fikrim olarak söylüyorum, hem sektördeki arkadaşlarımızdan bize gelen tepkiler öneriler olarak sizlere söylüyorum. 4,5 ay oldu bu sene. Geçen sene bu sektör 8,5-9 aylık, bir kapanış yaşadı. Sektörün artık dayanacak son 1 ayı bile kalmadı. O yüzden yetkililerimizden bu konuda biraz daha dikkatli düşünmelerini istiyoruz ve bizlere destek olmasını istiyoruz. Bu sektör Keşan’ın lokomotif sektöründen bir tanesidir. Piyasaya canlı paranın döndüğü bir sektör. En basiti, yol boyundaki bizim, Türkiye’de belli sıralamaya girmiş işletmelerimiz, marka tesciliyetimiz var. Bunu yemek için insanlar işletmelerimizi yolda arıyor ‘açık mısınız, kapalı mısınız?’ diye soruyor. 15 km öbür tarafımız açık, 15 km üstümüz açık ama arada biz kapalıyız. Ana güzergâhta olduğumuz için önümüz açık arkamız açık ama biz şu bölgede kapalıyız. İnsanlar kırmızı olunca direk geçiyor. Hiç bir katma değer sağlayamıyoruz.
Toplantıda daha sonra Murat Arıkan söz aldı.

Arıkan, konuşmasında şu görüşlere yer verdi:

“1 Mart itibari ile Bakanlar Kurulu’nun aldığı kararlar neticesinde normalleşme adımlarını attık. Edirne, çok riskli bölgede kaldı. Türkiye genelinde 8 binlerde olan vaka sayısı 19 binlere dayanmış durumda. Bu süreçte yüksek riskli olduğumuz için lokanta, kafe, restoran, organizasyon şirketi ve pastaneler açılamadı. Bu uygulamada aksaklık olduğunu düşünüyorum. 8 binde olan vaka, kafe ve restoranların kapalı olmasına rağmen 19 binlere ulaştı. Demek ki bunların sorumlusu restoran ve kafeler değil.

Buradaki arkadaşlarımız gerçekten zor durumda. En azından %25-%30 kapasite ile acil olarak çalışmaları şart. Elde avuçta bir şey kalmadı, borçlar devam ediyor. Kısa çalışma ödeneği, hizmet sektöründe kesinlikle minimum Eylül 2021 sonuna kadar devam etmesi şart. Bugün açık olan bölgelerdeki restoran kafelerde bile %50 ile çalışıyor. Zaten 6-7 aydır çalışmamıştı, bugün %50 ile çalışan işletme personelini nasıl istihdam etsin? Mecburen işten çıkarmak zorunda kalacak. Kısa çalışma ödeneği olursa en azından bir nebze olsun destek ile beraber istihdama devam edebilir.

Hizmet sektöründe acil eylem planı olmalı. Kısa çalışma ödeneği, zarar gören sektörlere olmalı, genele olmaması lazım. Burada lütfen elma ile armudu birbirinden ayıralım. Cirolar ile işletilen otomotiv sektörü de kısa çalışma ödeneği alıyor. Gıda sektörü var, ciroları geçen seneye göre %150 artmış yine kısa çalışma ödeneği alıyor. Bizim 8 aydır kapalı olan hizmet sektöründeki üyemiz bundan faydalanamıyor ya da sınırlı faydalanabiliyor. Bir düzenleme yapılmasını, bilim kurulu ve bakanlar kuruluna TOBB nezdinde iletiyoruz. Üyelerimiz gerçekten çok zor durumda, hizmet sektörü zor durumda. İvedi olarak planlamanın değişmesi ve açılmanın bir an önce olmasını istiyoruz. 15-20 kilometre güneyimiz, İstanbul tarafı açık, biz oraya HES kodumuz ile girebiliyoruz. Riskli bölgeden geliyoruz, baktığınızda oraya girmememiz lazım. Uygulamanın yanlışlığı oradan belli. İnşallah en kısa zamanda düzelir de biz de normalleşiriz.

Toplantıda daha sonra Kadir Mutaf söz aldı.

1 yıldır devam eden koronavirüs mücadelesinde zor dönemlerden geçildiğine vurgu yapan Mutaf, önceliğin sağlıkta olduğuna işaret ederek şunları söyledi: “Kimsenin bu hastalıktan hayatını kaybetmemesi, zarar görmemesi en büyük beklentimizdir. Bugün bile hala hastanede zor şartlarda yaşamaya çalışan birçok insanımız var. Sağlık çalışanlarımızın büyük bir savaşı var. Onların bu savaşına biz de işletmelerimiz olarak gereken önlemlerle destek vermeliyiz. Maddi sorunların yanında psikolojik sorunlar da yaşanmaya başlandı. 7-8 aydır kapalı olan işletmelerin ailevi ve psikolojik sorunları ortaya çıkmaya başladı. Kapalı olan üyelerimizin birçok dilek ve temennisi oldu. 10 kilometre ilerdeki bir işletme açıksa, ben de gerekli tedbirleri alarak işletmeme devam edebilirim beklentileri var ve bu konuda son derece haklılar. İşletmelerimize tam kapasite ile çalışmasını önermiyoruz. Sadece belli bir oranda bölgenin risk durumuna göre; açılabileceğini öneriyoruz. Bunun gözden geçirilmesini istiyoruz. Risk durumuna göre; nitelendirilen durumlarda açılıp kapanma durumları var. Bahsettiğimiz işletmelerin hepsi gıda işletmesi. Bugün bir işletme açılıyorum demesi bile ciddi bir maliyete sebep oluyor. Bunun 15 gün sonra kapatıyoruz denmesi ekstra maliyettir. En azından belli oranlarla bunların düzenlenmesini istiyoruz. Eğer bölgemiz turuncudaysa ya da risk oranımız az ise %50 kapasite olabilir. Eğer kırmızıysa 15 gün sonra %25’e düşebilir. Bugün bahsettiğimiz işletmeler 35-40 yıllık işletmelerdir. Bazı mesleki beceriler var bunların kaybedilmesine neden olur. Bunun tekrar gözden geçirilmesi gerek. Başından beri kurum ve kuruluşlar ile ortak hareket ettik. Özellikle hıfzıssıhha kurullarında da ticaret dünyasını temsilen bir üyenin olması en büyük beklentimiz. Ticari faaliyeti ilgilendiren bir karar alındığında hıfzıssıhha kurullarında bizleri temsil eden biri olması büyüklerimizden beklentimiz. Vatandaşımıza da sesleniyoruz, bu dönemde lütfen yerel esnafımıza destek olalım. Alacağınız ürünlerin en azından bir kısmını komşumuza, arkadaşımıza, eşimize dostumuza yönlendirelim. Bu süreç bittiğinde onlar bizim yine eşimiz, dostumuz, konu komşumuz olacaklar. Ev ve iş yerimize paket servisli ürün alacaksak yerel işletmelerimizi deneyelim. İnsanlarımızın bu süreçte buna çok ihtiyaçları var. Onların bu süreçte beklentisi işletmelerini ayakta tutabilmek. Yaklaşık 20 bin kişiyi ilgilendiren bir konudan bahsediyoruz. Bu insanlar pandemi bittiğinde de bizimle beraber olacaklar. Vatandaşlarımızdan rica ediyoruz, biraz daha hassasiyet göstermeliler. Özelikle alışveriş konusunda yerel esnafa dönmemiz gerektiğini buradan duyuruyoruz. İnşallah kısa zamanda normale döneriz.

Daha sonra tekrar söz alan ve Keşan’ın en önemli sorunu olan pazaryeriyle ilgili konuşan Şapçı, şunları söyledi: “Keşan’da pazaryerinde bilindiği üzere problemlerimiz var. Pazar işletmecilerimizde bizim de üyelerimiz var. Buradaki esnafımızı direk olarak açık havaya maruz bırakıyoruz. Yağmur, kar, su, güneş hepsi onların üzerine geliyor. Onlar da satış yapmak istiyor, haklılar. Bölge halkımız da buradaki pazardan yararlanmak istiyor. Ekonomimizin gelişmesi açısından da Keşan’ın daha modern daha nezih ve direk oradaki işletmeleri ve esnafımıza hava koşullarına maruz bırakmayan bir çözüm olması gerektiğini düşünüyoruz. Bu sayede bölgesel ekonomimizin de daha hızlı gelişeceğine inanıyoruz. O proje, bu proje, şöyle yapılır, böyle yapılır değil, sadece Keşan Ticaret ve Sanayi Odası olarak yolu yöntemi değil ihtiyacımızı dile getirmek istiyoruz. Üyelerimizin mağdur edilmemesi konusunda gerekli mercilere de çağrıda bulunuyoruz.

Şapçı’nın ardından pazar yeri konusunda görüş bildiren Mutaf da, en büyük beklentilerinin pazarın sokaklarda kurulmaması olduğunu belirterek, “Keşan pazarı aslında bir marka. Cumartesi günü bölge insanımızı, il ve ilçelerdeki vatandaşımızı, Yunanistan ve Batı Trakya’dan gelen herkesin bir beklentisi olan bölge. Cazibesini ortaya çıkaracak, modern ve pazarcı esnafımıza yakışacak ve gelen misafirlerimize korunaklı bir alana dönüştürülmesi en büyük beklentimiz. Bunun formülünü sunmak bizim görevimiz değil ama en büyük beklentimiz oradaki insanların mağdur olmaması. Bir an önce sokaklardan ve çamurdan kurtarılmaları. Pazarın sokaklarda kurulmaması en büyük beklentimiz.” dedi.

Son olarak söz alan Arıkan da, Keşan pazarının yıllardır bölgede marka olduğunu belirterek, “Bu, kendini yenileyememesinden dolayı da yıllar geçtikçe popülaritesini yitirdi. 2021 yılında Keşan gibi bölgeye hizmet sağlayan hinterlandı çok geniş şehrimizin böyle bir pazar sistemi yakışmıyor. Yapılacak çalışmalar arasında en önemli çalışmalardan biri olduğunu düşünüyoruz. Keşan’a ivedi olarak yapılacak projelerin öncelik sırası vardır ama bu öncelik sırasının birinde Keşan pazaryeri olması gerektiğini düşünüyoruz. Yetkililere iş birliği ve sağduyulu olmalarını ve bir an önce projeyi gerçekleştirmeleri konusunda çağrıda bulunuyoruz.” şeklinde konuştu.



 

YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER