“Orada adamın yoksa, yoksun!..” / İbrahim UYSAL

“Orada adamın yoksa, yoksun!..” / İbrahim UYSAL

Değerli Dostlar, Herkese Merhaba.

Yaşamım, hiç düşünmediğim halde bürokrasinin derin dehlizlerinde geçti.
Zor ama emek, bilgi ve biraz da sabır ile tüm engelleri olmasa da, elimden geldiğinin ötesinde bir şeyleri aştım.

Hani o şarkı "Yıkılmadım, ayaktayım" diyordu ya, ben de öyleyim.

Hedeflerin vardı.

Yapmam gerekenler için verilmesi gereken tüm emek ve zamanı vererek, araştırdım; takım olduk arkadaşlarım ile süreçler ve projeler yürüttük. Yazdık, çizdik ve verilmesi/ sunulması gereken kişi ve makamlara sunduk.

Bu bizim için bir ihtiyaç değil, bu bizler için bir yurttaşlık görevi, vatan borcu idi. Çünkü, bu devlet bize çok şey verdi, öğretti.

Biz de bu borcumuzu, bilgimiz, deneyimimiz ve öğrendiklerimiz ile emek vererek, projeler hazırlayarak, uygulayarak ödedik.

Daha ötesi, ülkemizin, yurttaşlarımızın, gençlerimizin, ailelerin ve özellikle de KADINLARIMIZIN güzel ve güvenceli yarınları için projeler hazırladık ve ilgililere sunduk.

Bilindiği üzere, devlette bu tür projeler siyasiler aracılığı ile yapılır.

Dönem dönem siyasette siyasiler değişse de, biz yılmadan, bıkmadan, usanmadan her birisine ayrı ayrı verdik.

Hatta Genel Başkanlar düzeyinde.

Ancak öyle bir noktaya geldik ki, bizim devlet ve bürokrasi deneyimlerimiz ile altyapısını oluşturup, bilgi derleyerek hazırladığımız projelere, bazı siyasiler "ÇÖKÜNCE", biz başa dönmek zorunda kaldık.

Bürokrasinin en tepesinde yer almış bir değerli büyüğümüz bu çalışmalarımızı görüp, bildiği için, benden projenin altyapısını, bütçesini, gelir-gider kaynaklarını, toplumsal yararlarını ve siyasi sürecini tanımlayan, sorulacak sorulara yanıt içerecek bir bilgi notu, rapor, fizibilte dosyası hazırlamamızı istediler.

Yazın bu sıcak günlerinde, deniz, kum ve gezip tozmak, tatil yapmak varken, kişisel olarak da, sizlere saçma sapan da olsa iki satır bir şeyler yazacakken; hazırlanması gereken rapor/bilgi notu/fizibiliteyi hazırlanıncaya kadar bir süre ortalıkta olmayacağım.

Beni, bağışlayın.

Son söz için, bir öykü.

Maliye Bakanlığı Müsteşarlığı da yapmış bir İngiliz Müsteşarı, her akşam bir bara gider, bir kaç sterlin verir ve bir kaç kadeh viskisini içer evine gidermiş.

Bir gün, yanına para almamış. Nasıl olsa sürekli müşterileriyim, beni tanırlar diyerek bara girer ve barmenden bir kadeh viski ister.

Barmen üç sterlin lütfen der. Müsteşar, yanıma para almamışım, yarın öderim, der. Barmen "Hayır" der.

Müsteşar Israr edince de, badigartları çağırır ve temiz bir dayak attırdıktan sonra arka sokaktaki çöp bidonlarının yanına atarlar.

Gecenin ayazı ile bir sürer sonra kendine gelen Müsteşar, geçmişte müsteşarlık ve diğer önemli görevlerini düşünür.
Kendisine teklif edilen rüşvetleri ve onurlu davranarak ret ettiklerini düşünür.

Sonra da, iç çekerek:

"DEMEK Kİ BU ÜLKEDE ONUR, BİR KADEH VİSKİ BİLE ETMİYORMUŞ", der.

Ben de artık diyorum ki, bu ülkede adamın yoksa, ağzınla kuş tutsan bile nafile.

Ama yılmak yok, pes etmek yok, meydanı kifayetsiz muhterislere terk etmek yok. Bize inanan değerli Üst Düzey Bürokratın inancı, bize umut ve enerji verdiği için, hazırlamamız gereken proje dosyasını hazırlamak için bir süre aranızda olamayacağım.

O yüzden bir süre bana müsade!..

YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER