“Ne, nereden, nasıl görünür..!” / İbrahim UYSAL

“Ne, nereden, nasıl görünür..!” / İbrahim UYSAL

Yeni evli delikanlıyı, "sen ovanın ortasında orada neler yapıyorsun öyle" diyerek uyaran, hatta suçlayan hocanın sözüne inanmayan delikanlı ile hoca iddiaya girerler. Genç, sandığınız gibi bir şey yapmadım, yapmıyorum dese de, "minareden öyle görünmüyor" diyen hocanın sözüne inanan genç minareye çıkar, hocada koşar adım tarlaya karısının yanına çapa yapmaya gider.

Genç, minareden bakar ki hocanın kendisi için söylediklerin aynısını tabloyu görür. Hocanın yanına gider ve "evet hocam siz haklıymışsınız, oradan öyle görünüyor" der.

Fıkranın uzununu bilmeyenler, bilenler sorsun.

Bir başka öykü de, yatık "69" harfleri ile. Oradan harfler (6 mı, 9 mı) görünüyor gibi karikatürlere konu olan espriyi bilmeyen yoktur.

Bir de dürbün olayı vardır. Dürbün kullananlar bilir, dürbünden neler göreceğiniz, onu nasıl tuttuğunuza bağlıdır. Bilinen şekilde tutarsanız, uzaklar yakın, tersinden tutarsanız da, yakınlar uzak olur.

Bu konuda da uzun uzadıya felsefe yapmak olası ama ben memleketin nereden, nasıl göründüğünü merak ediyorum.

Bunun üzerine uzun uzun laf etmemek için çok somut bir örneği masaya yatıralım ve diyelim, "ülkede asgari ücret ile nasıl yaşanılır?"

Soru yetersiz ise İkincisi, "Asgari ücretle nerede nasıl yaşanılır?"

Asgari ücret rakamı belli olduğuna göre "nere", neresidir?

Sorudaki "nere": 1-Kırsal kesimde, kendi halinde bir köydür.

2-Orta halli bir kasabadır. 3-Bir şehrin varoşlarıdır. 4-Şehrin orta halli insanlarının yaşadığı bir yer olabilir.

Bu genel bir tanımlama olsun.

Gelelim olayın analizine, (1)'de yaşayan birileri için asgari ücret, tasarruf aracıdır. Çünkü kişilerin harcaması, çay, şeker, yağ ve sigaradır. Arda bir de kasabaya gittiği aracının yakıtı, aracı yoksa, oraya geliş-gidiş ve orada yapacağı harcamalarıdır. Örnek, kişi 4 bin lira alır ise, bunun yarısını harcar gerisi ise tasarrufudur.

Yaşanılan yer orta halli bir kasaba (2) ise, eh işte durumu idare eder, belki de ucundan kıyısından bazı aylar tasarruf çıkar.

Yok yaşanılan yer, şehrin varoşları ise, halkımız bu durumlarda "kafa kafaya" ya da "anası anasına" der. Eh tasarruflu bir şekilde yaşanılır ise ayın sonu gelir ama, cepte fazla delik açılmaz.

İşi gereği şehrin orta halli bir yerinde (4) yaşamak zorunda olanlar için ise, yaşam çekilmez noktadadır. Hele bir de çoluk çocuk okuyor, hele bir de ev kira ise, en sevimsiz kişi ev sahibidir. Bütçe açıklarını kapatmak için iktisat profesörlerine bile taş çıkaran yöntemler yaratılır.

Bu ülkede siyaset, konuları doğru dürüst analiz etmeden, seksen küsur milyona anlatılarak yapılır ise, hiç kimse konuşulan konuların muhatabı olmaz. O da, bu seçim sonuçlarını doğurur.

Yaşamda konuşanlar, yazanlar, çizenler değil, yaşamın ekonomik gerçeği, herkese neyin ne olduğunu gösteriyor.

Herkes bunu böyle anlıyor mu bilemem ama, ben 69'a bile razıyım da, sanırım ahalinin çoğu, delikanlı-hoca iddiasında ki gibi.

O da ne mi demek, bilmeyenler, bilenlere sorsun.

Yoksa elimizde ki dürbünler ile, sokağımızı bile göremeyebiliriz.

Öyle Fox tv'de dertlenip, A tv haber'de, keyif yaparak yaşamanın da bir sonu vardır.

Nasrettin Hoca eşeğini yitirir ve ovadan, dağın yamaçlarına doğru giderken, diline de bir türkü dolanır.

Ne yaptığını soran bir komşusuna hoca, "eşeğini aradığını" söyler. Şaşkınlık içinde kalan komşusu, "ilahi Hoca, bu ne biçim eşek arama deyince", yorulmuş ve bezmiş Hoca, "tek umudum şu dağın ardında, eğer orada da yoksa, sen benim feryadımı seyreyle" der.

Genelde yurttaşlar, özelde farklı toplumsal kesimleri, daha özelde kendisini bir siyasi tavır ve düşüncede tanımlayanlar, daha da özelde kendisini bir siyasi partinin silahşörü, neferi olarak görenler, akıllarını başlarına almazlar ise, ister hoca-genç fıkrasına uyun, ister dürbün elinde olanlar olsun, isterse de, 69'cular olsun, dağın arkası uçurum;

Oralarda çoooook türkü söyleyerek "eşek aradık", benden söylemesi.

YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER