“Ülkemi akıl, zeka ve deneyim yönetse” / İbrahim UYSAL

“Ülkemi akıl, zeka ve deneyim yönetse” / İbrahim UYSAL

Düşünüyorum da, "insan neden seyyah olmak, seyahat etmek ister" diye. Evet ya, gerçekten oturup huzurlu huzurlu yiyip, içmek ve "gül gibi yaşamak" varken, insanı huzur mu teper de, gezer durur.

Tabi gezmek sadece çantanı sırtına yükleyip, Karacaoğlan'ın dediği gibi, alıp başını gönlünce gezmek, bir yerlere gitmek midir?

O kadarını bilemem ama, yine de "Gönül gurbet ele gitme/ Ya gelinir ya gelinmez!.." dizelerine ve deneyime kulak vermek gerek.

Gelinse de, gelinmese de; bugün, aldım gönlümü düşlerimi, düşüncelerimi dalıp dalıp uzak ellere gitmeye karar verdim

İnsanoğlu ne garip bir canlı ya da yaratık. Kendini dilediği gibi düşünüp, dilediği gibi sanması ve kendini bütün zamanların ve zeminlerin üstünde görmesi gibi.

Oysa Evren, insanoğlu gibi düşünse milyarlarca yılı; Dünya insanoğlu gibi düşünse milyonlarca yılı göz önüne alması gerekirdi.

Hele bir de insanın evrimleşmesi gibi, evrenin ve dünyanın evrimleşmesini düşünecek olursak, işin içinden çıkılmaz olurdu.

Kimin kimin ile ne derdi var bilemem ama, benim insan ve insanlığın birtakım süreçleri ve sahiplikleri ile sorunum var.

Aslında yeryüzünde bulunan bütün canlıların kendileri ile de yaşadığı ortamdaki bütün canlı-cansız her şey ile hep sorunu vardır.

İşte buna, yaşam savaşı deniliyor.

Bu yüzden yaşadıklarımı, savaşlarımı gözümün önünden geçirdim

Bizler, 70'lerin çocukları, 80'lerin delikanlıları idik.

Ülkemiz için, insanlarımız için ve dünya için ne güzel umutlarımız ve uğruna savaştığımız ideolojilerimiz ve ideallerimiz vardı.

Bugünden bakınca aramızda kendini kullandıranlar da oldu; uğruna yaşamlarını feda edenler de. Tabi her şeyin ve her zamanın olmazsa olmazı, döneklerimizde, Ama yaşam yine de sürer gider.

Olaylara hamasi bir gözle bakmak belki insanları rahatlatır, sorunlarından uzaklaştırır ama yaşam yine de bizi bir biçimde yaşamaya zorunlu bırakır.

İşte o yüzden, yaşamda "dön baba, başa dönelim" dememek için bilgi, eğitim ve deneyim gibi süreçlerden haberdar olmak gerek.

İnsanın doğuştan gelen genleri, getirdiği genetik kodları vardır. Bu da onun doğuştan şansı ya da şanssızlığıdır.

Bunu art etmenin, baş etmenin bir başka yolu da var; o da akıl, eğitim gibi süreç ve olaylar sonucunda, deneyimle ortaya çıkıyor.

Albert Einstein dediği gibi: "Akıl, sorunu gerçekleşmeden çözer, zeka ise gerçekleştikten sonra.” İşte tüm olay burada yatıyor.

O kadar yaşanmışlıktan, bilgi, görgü ve deneyimden sonra insanın sık sık "dön baba başa dönelim"i yaşaması ne acı.

Karl Marks'ın dediği gibi, "Akıl, insanın 'akıllanması' ile oluşan bir süreç" ise, bizler de yeterince akıllandık sanırım.

İnsanın kişisel başarı ya da başarısızlıkları kişiyi ve yakın çevresini ilgilendirir. Sosyal, siyasal ve toplumsal bir rol üstlenmiş insanların başarı ya da başarısızlıkları ise, içinde olduğu süreci ve bu sürecin yanında olanları ilgilendirir.

Bugünden geçmişe bakınca, laf büyük olmasın ama, kimsenin elimden tutmasına gereksinimim olmadı. Ama, bugün sık sık elimi yıkmak gereğini duyduğum çok kişinin pisliğini avuçlarından çok yıkadım. Bundan mutsuz, üzgün ya da pişman mısın. Asla.

Sorun kişisel değil ki. Bizler kişisel öykülerini yazmaları gerektiği gibi yazan, sözlerini çekinmeden söyleyen kişilerdik.

Hani bir Anadolunun özlü bir sözü vardır ya, "k....../ hain evin içinde ise, kapı kilit tutmaz" diyen. İşte olay bu.

Bu aralara muhalefetin söyleyecek o kadar sözü ve yapacağı o kadar çok eylemi var ve bunları da en azından bir kısım etkili ve yetkililer adam gibi, hakkı ile yapıyorlar.

İşte sorun da tam burada. "Bir kısım etkili ve yetkili".

Oysa, iktidar olmak bir süreci, bütçeyi, kitleyi ve kurumları yönetmek demektir. YÖNETMEK, YÖNETİM.

Yönetim ise, öyle sanıldığı ve anıldığı gibi, yetki ve koltuk verilince herkesin becerdiği ve başardığı bir süreç değildir.

Bu ülkenin sorunu da, DEMEOKRASİYİ, seçimler; Seçimleri de kazanıp bir koltuk kapmak ve yönetimin başı saymak gibi bir yanılgıdır

Elbette ki demokrasinin olmazsa olmazı seçimlerdir. Ama bu "seçilmiş" birlerinin, bir proje bağlamında birlerini seçerek yapması olmasa gerek. Çünkü, seçmen, belirli sebepler ile bir tercihe zorlanıyor ve parti aidiyeti ve sorumluluğu ile oyunu bu yönde kullanıyor olması, onun "koyun yerin" konulmasını gerektirmez.

İşte kişisel olmayan ama, kişi olarak endişem bu. Hani başta akıl konusun yazarken, bir deneyim, tecrübeden söz etmiştim.

İşte, doğru kararlar, tecrübelerden elde edilir, tecrübe ise, hatlar yapıla yapıla. Hani bazıları, deneyimlerinden söz etmek için, bir "kulak arkalarının sağlam kaldığından" söz ederler ya. İşte bu tecrübedir.

Ben de yıllardır Devlet yönetiminin her kademesinde yer almış ve süreçler yönetmiş birisi olarak, bugün şu kaygıları taşıyorum.

Süreç, iktidar açısından sorundur, eyvallah. Muhalefet açısından da, son derece elverişlidir. Buraya kadar sorun yok.

Yıllar önce, 1989 yerel yönetimler başarısın yaşamış ve görmüş birisi olarak, süreçlerin düzgün yönetilmemiş olmasından kaynaklanan 1994 seçim yenilgisi ve bir çok yerde elde edilen yönetim süreçlerinde gördüklerim, beni mutlu ve umutlu etmiyor.

Sokaklarda, meydanlarda partileri ve liderleri uğruna siyaset yapan, uğraşan bir çok insanın emeklerinin boşa gitmesinden endişe ve kaygı duyarım. Yoksa, kişisel bir sorunum yok ve olamaz da

O yüzden, yönetilecek süreçlerin akıllıca yönetilmesi, bu bilgi ve deneyimlerin göz ardı edilip, görmezlikten gelinmemesinde büyük yarar vardır. Kendini "akılı- zeki" sanan üç beş uyanığın değirmenine, akıllarımız ile su taşıdığımızı gördüğümüzde vakit çok geç olmasın!..

O zaman, ATI ALAN ÜSKÜDAR'I GEÇMİŞ OLMASIN!..

Yoksa, akılsız başın cezasını bir kez daha ayakların çekmesi, yazık olmaz mı?

YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER